Bulgaristan'da Türk Düşmanlığı Yeniden mi Hortluyor?

Share this history on :
5 Temmuz’da Bulgaristan’da yapılan parlamento seçimlerinden, merkez sol partisi Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Sivil Hareket (GERB) ve onun lideri Boyko Borisov galip çıktı.

BULGARİSTAN’DA TÜRK DÜŞMANLIĞI YENİDEN Mİ HORTLUYOR?
 09.11.2009
5 Temmuz’da Bulgaristan’da yapılan parlamento seçimlerinden, merkez sol partisi Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Sivil Hareket (GERB) ve onun lideri Boyko Borisov galip çıktı. Sofya Belediye Başkanı Boyko Borisov’un liderliğindeki GERB partisi, resmi olmayan sonuçlara göre, yüzde 40 oy oranıyla parlamentodaki 240 sandalyeden 117’sini elde etti. Bulgaristan’ı geçtiğimiz dört yıl boyunca yöneten sol ağırlıklı koalisyon hükümeti seçimlerde ağır bir yenilgiye uğrarken, koalisyon ortağı Hak ve Özgürlükler Hareketi oy oranını korumayı ve üçüncü parti olarak Meclis’e girmeyi başardı.
Bu seçimler Türkiye için önemli çünkü bilindiği gibi Bulgaristan’da 700 bin civarında Türk azınlık yaşıyor. Ülkede gittikçe artan ve seçim öncesi doruğa ulaşan etnik gerilim nedeniyle endişeli olan Hak ve Özgürlükler Hareketi Genel Başkanı Ahmet Doğan, sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Aslında Türk azınlık Avrupa’da bile pozitif örnek teşkil ediyordu. Türk Siyasi hayata katılım konusunda geniş çapta sorun yaşamaması ve çoğulcu demokrasiye geçişle azınlık olarak tanınan haklar şüphesiz Avrupa’da çok sık rastlanmayan iyi bir örnek olarak ortaya çıkmaktaydı.
HÖH Partisi’nin başarısını anlamamız için bu partinin tarihsel gelişimini bakmaya yarar vardır. Aralık 1989’da Jivkov iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra, “Yeniden Doğuş Hareketi” isimli asimilasyon kampanyası yasadışı ilan edilerek, ülkedeki Müslüman azınlıkların haklarının geri verilmesi için çalışıldı (Müslüman Türklere isimleri iade edildi).
Todor Jivkov’un iktidardan uzaklaştırılmasının ardından, siyasi örgütlenme ve temsil haklarında yapılan düzenlemeler ile Türklerin, Haziran 1990’da yapılan ilk seçimlere katılmasının önü açıldı. Bulgaristan’daki Türkleri temsil eden, Ahmet Doğan’ın liderliğini yaptığı Hak ve Özgürlükler Hareketi 22 Aralık 1989 tarihinde kuruldu. Bulgaristan’daki Türklerin asimilasyona karşı dayanışmasını sağlamak için 1986 yılında kurdukları Türk Milli Kurtuluş Hareketi’nin resmi siyasal temsilcisi olan bu parti, Türkler kadar, ülkedeki diğer Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından da destekleniyor. Hükümet HÖH Partisini, “Ahmet Doğan’ın” partisi olarak değil de bir “Türk Partisi” olarak adlandırılıyor. HÖH Partisi Bulgaristan’da yaşayan birkaç azınlığı temsil etmektedir.
HÖH Partisi’nin gerçek anlamda siyasi faaliyetlerinde sıkıntı yaratan, Bulgaristan’ın siyasi alanında yer alan başka bir parti: ATAKA Partisi’dir. Borisov’un yeni hükümeti de en büyük desteğini ırkçı ve milliyetçi partisi olan ATAKA’dan almıştır. Parti ideolojisinde temel olan unsurlar aşırı milliyetçilik ve ırkçılık yatmaktadır. ATAKA’nın mensupları Bulgaristan’da yaşanan her sorunun arkasında Türk azınlığı var olduğunu dile getirmektedir. Başka bir deyişle, ATAKA’nın Bulgaristan’da yaydığı propaganda, Türk azınlığı ve Türkiye karşıtlığı olmaktadır.
Birçok Bulgar, iktidardaki hükümete güvenoyu vermeyen, HÖH’ün, Türk azınlığın entegrasyonu konusunda yeterli çaba göstermediği, aksine adları yolsuzluk vakalarına karışmış parti yöneticilerinin çıkarına çalıştığı görüşündedir. İktidardaki Bulgar hükümetinin HÖH’e (daha doğrusu Türklere) gösterdiği karşıtlık yeni bir durum değildir, sadece zamanla şekil değiştirmiştir. HÖH’nün kurulmasından sonra, Bulgaristan Anayasası’nın etnik ve dini temelde parti kurulmasını yasaklayan maddesi çerçevesinde etnik ve dini temelde kurulduğu ve Bulgar Müslümanları etnik asimilasyonla Türkleştireceği gerekçesiyle HÖH’ün kapatılması talebi haksız bulunarak Anayasa Mahkemesi’nce reddedilmiştir. Ayrıca HÖH, Türklerin kültürel hakları ve “çifte vatandaş” statüsündeki Türklerin hakları konusunda daha fazla çaba sarf etmemekle suçlanmıştır, Türklerin yaşadığı bölgelerde iki katına çıkan işsizlik oranı konusunda hükümet ortağı olmasına rağmen iyileşme sağlayamaması nedeniyle eleştirilmiş ve Başmüftülüğün kurumsallaştırılmasının sağlamasında ve vakıf mallarına sahip çıkılmasında yetersiz bulunmuştu.
Olayların akışına baktığımızda HÖH Partisi’ne karşı iddia edilen bu suçlamalar yersizdir. Çünkü HÖH, mikro-milliyetçilikten, kutuplaşmadan uzak duruşu ve yapıcı politikaları ile Bulgaristan siyasi sisteminde azınlık haklarının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bölücülüğü reddeden yaklaşımı, siyasi sistem içerisindeki yerini sağlamlaştırırken kadroları ve tabanı itibariyle de Türklerin temsilcisi olmuştur. Günümüzün Bulgaristan Devleti’nin Başbakanı, Borisov belki de kötü siyasi faaliyetlerde bulunmayan fakat farklı etnik kökenlilerden ve özellikle Türk kökenlilerden çekinmektedir. Geçmişte iktidarda bulunan bu grup (HÖH), şimdi ve ilerde GERB’e karşı güçlü bir raki[i] oluşturmaktadır. Hem GERB’in hem de ATAKA’nın “çifte vatandaşlığın kaldırılması”nı savunuyor olmasında da bu gerçeğin büyük payı var. “Sadece AB üyesi ülkelerde yaşayanların Avrupa Parlamentosu milletvekili seçimlerinde oy kullanabileceğini” öngören kanunu çıkaran zihniyetin gelecek seçimlerde bunu daha da ileriye götürme ihtimali oldukça güçlü. Dolayısıyla hem Türkiye’den giden oyların hem de Bulgaristan’da ikametini sürdüren Türklerin oylarının bir parti etrafında toplanabilmesi Türklerin mecliste güçlü bir şekilde temsil edilebilmesine olanak sağlayacaktır.
HÖH’e karşı gelen ve onu alt etmek için meşru bir hukuki zemin aramakta olan Başbakan Borisov Amerika’da yaptığı bir konuşmada ülkede  yaşayan farklı etnik kökenlilerin ülke geleceğini tehdit ettiğini söylemiştir. Bulgaristan’daki 1 milyon Çingene, 700 bin Türk ve 2.5 milyon emekliyi de “kötü insan malzemesi” olarak tanımlamıştır.[ii] Borisov’un ırkçı olarak nitelenen bu tür açıklamaları ise bununla sınırlı değil. Türk azınlığın kurduğu parti HÖH’ü hedefe alan açıklamalarını kimi zaman da Türklerin isimlerinin değiştirilmesi ve Türkiye’ye göçe zorlanması gerektiği sözleri izlemişti. “Bulgaristan’da Bulgar, Türkiye’de Türk, Sırbistan’da Sırp vatandaşları yaşamaktadır. Bu yüzden sınırlar, ayrı devletler vardır. Türk hisseden, Türkiye’ye gitsin” sözlerinin Bulgaristan’da Borisov’a akan oyları azaltmaması da düşündürücüdür. GERB’in lideri Borisov’un Türk kökenli seçmenlere dönük verdiği mülakatta da,[iii] ısrarla “Bulgaristan Müslümanları” tanımlamasını kullanması dikkat çekicidir.iv]
Son günlerde Bulgaristan Devleti’nin Başbakanı, Borisov, Bulgaristan’da başlamış olan Türkçe televizyon haberlerine devam edilip edilmeyeceği kampanyasına destek vermiştir. Varna’da Bulgar Erkekleri Partisi’nin Lideri Rosen Markov tarafından organize edilen bir kampanyanın sonucu üç günde 12 binden fazla imza toplanmıştır. İmza kampanyasına katılanlar, kamu televizyonunda Türkçe haberlerin yayınlanmasına karşılar. Toplanan imzalar, devlet televizyonunun genel müdürüne göndermeyi planlanıyor. Markov, Türkçe haber bülteni 10 Kasım tarihine kadar yayından kaldırılmadığı takdirde, Sofya’daki televizyon binasını abluka altına alma tehdidinde bulunmaktadır.
Türkçe haber bültenine karşı çıkanlar, sundukları gerekçe de: tüm radyo ve televizyon kanallarının, ülkenin resmi dilinde, yani Bulgarca yayın yapmak zorunda olduğunu belirleyen Basın Yasası. Ancak devlet televizyonundaki Türkçe haber bülteni, 2000 yılından beri yayınlanıyor. AB üyesi olmasına rağmen Türklük aleyhtarı ırkçı eğilimlerin güç kazandığı son dönemlerde Bulgar hükümeti imajını zedelemektedir. Tam tersi, Türk azınlığı tek bir partide (HÖH veya Bulgarca adıyla DPS)  toplamaları hem Bulgaristan’da demokrasinin gelişmesi  hem de kendi gelecekleri açısından çok önemlidir.
HÖH Parti’nin, iddia edildiği gibi, yolsuzluk suçlamaları mahkeme sürecinde doğrulanırsa, Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığı için negatif eğim gösteren bir olay olarak ortaya çıkacaktır. Başka bir deyişle, Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığı toplumdan soyutlanmış olacaktır.
Bu sorun büyürse, aynı zamanda Türkiye-Bulgaristan ilişkilerini de olumsuz etkileyecektir. Bulgaristan burada yaşayan Türk varlığına karşı Türkiye’nin sahip çıkması, Türkiye’nin Bulgaristan iç işlerinde karışması olarak yorumlamaktadır. Aslında Bulgaristan’ın bu şekilde bu durumu yorumlaması önyargılı bir yaklaşım olduğunu, Türkiye-Bulgaristan arasındaki ilişkilerin geçmişi güçlendirmektedir. Ana hatlarda bu geçmişi özetleyecek olursak, iki komşu ülkenin bir sinerji içerisinde ilerlediklerini görüyoruz:
- Türkiye ve Bulgaristan arasındaki askeri, ekonomik ve kültürel alanda iş birlikleri kurulmuştur. Askeri alanda ortak üretim anlaşmaları yapılmış, ortak tatbikatlar düzenlenmiş, teröre karşı iş birliği kurulmuştur. Türkiye, Bulgaristan’ın NATO üyeliğini kabul ettiğini bir yasa ile destekleyen tek ülke olmuştur. İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerinde de önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
- Türkiye, hem Balkanlar hem de Karadeniz bölgesinde istikrarı sağlamak için 1990 yılında, Karadeniz Ekonomik İş birliği toplantılarını başlatmıştır. Bu toplantı sonucunda alınan kararlara Bulgaristan da imza atmıştır. 1998 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşması ise ekonomik ilişkilerdeki gelişimin hızını iyice artırmıştır.
- Müslüman-Türk azınlık, elde edilen haklar sayesinde, Bulgaristan’da etkin bir siyasi güç konumundadır. Bu Avrupa’da Bulgaristan’ın imajını güçlendirmektedir. Bulgaristan’ın AB’ye üye olması, ülkede yaşayan Müslüman-Türk azınlığın daha da güçlenmesini ve yaşadığı sıkıntılardan kurtulmasını sağlayacak imkanlara da yol açması gerekmektedir.
Ülkede yaşayan Müslüman-Türk azınlık iki ülke arasındaki dostluk ilişkisinin güçlendirmede bir köprü rolü oynamalı. Bu yüzden ikili ilişkilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda ilerletmesi için Bulgaristan Devleti’nin azınlıkların kendi kültürlerini sürdürmesine izin vermesi gerekiyor.
(Erjada Progonati, AB-Balkanlar Masası, Kıdemli Asistan,30.07.2009)
Stratejik Düşünce Enstitüsü
                                                  
[i] Bu rakip iki planda görünmektedir: ulusal planda (Bulgaristan’da HÖH güçlü bir parti), uluslar arası planda (AB Parlamentosunda temsil)
[ii]“Jivkov Ruhu Hortladı”, Milliyet, 7 Şubat 2009
[iii] “Balkan Günlüğü”, 3 Haziran 2009
[iv] Gözde Kılıç Yaşın, “Bulgaristan’da Artan Milliyetçi Eğilimler ve Parlamento Seçimleri ” www.turksam.org/tr/a1708.html